Ummanında kaybolduğum nursun Mecnun'un Leyla'da aradığı, yandığı Çöllerde kana kana yudumladığı senin sevgindi Annesiz bir çocuğun "Anne" diye uzandığı Babasız gecelerde "Baba" diye andığı sensin Soğuk ve insaf bilmez yanlızlıklarda hangi hasta vardır ki Gözyaşı döksün de o yaşlar senin avucuna damlamasın? Hangi masum, hangi mazlum vardır ki? O merhamet deryası yüreğini sığınak yapmasın Ey Sultan-ı Levlâk! Kardanadamıyla güneşe çalım satan Bir çocuğa bakar gibi baktın bize Sağanak yağmur altında ateş yakan bir yolcuyu izler gibi izledin Bilmiyorlar Allah'ım dedin Bilseler yapmazlardı Her şeyin önü O'ndan sonu O'na Varlıklar adedince selam sana, salat sana Ummanında kaybolduğum nursun Her akşam gurûbla ayrılan heyecanın kucağında görünensin Bırak kırk ikindi yağmurları saçlarında gezinsin Sensizlikten yorgun düşmüş bakışları avuçlayıp Semaya ser ve öylece kal Sığındığın Rahman'ın sırdaşı olarak Ben geçici hazların sardığı bedenimde O beden tabutunun en derininde Nefsimin esiriyim, ama sen Ummanında kaybolduğum nursun Azaba ramak kalmış şu dakikalarda Beni hayalinle korursun Aranan yine sensin saikalarda Kutsi perdelerin kalktığı anlarda, özlemimsin sen Ummanında kaybolduğum nursun Gölgen vurur düşlerimin yazgısına Ben o nurla kutsiliği tadarım Yüzümde meltemlerden arda kalan serinlik Muhabbet sabahlayan hislerimin en ücra köşesinde Düşmanım benlik yalnızca bir benlik Yoluma set çeken ve seninle kaybolan basitlik Düşündüğünü zincire vuran benim Şafakla kaybolan benim Ve ellerim sana uzanır Ey Sultan-ı levlâk! Düşmanını elleriyle besleyen bir insana bakar gibi baktın bize İlacını ateşe atan bir hastayı izler gibi izledin Bilmiyorlar Allah'ım dedin, bilselerdi yapmazlardı Herşeyin önü O'ndan sonu O'na Varlıklar adedince selam sana, salat sana Sen içimde yanan tatlı bir korsun Ve sen ummanında kaybolduğum nursun