Çocukluğumun yokluk yıllarıydı Her şey için uzun uzun beklediğimiz yıllar Karanlıkta otururduk geceleri Mum ışığında anlatırlardı acıklı hayat hikâyelerini İki elim yanaklarımda usul usul ağlardım yanlız kalmış gurbet gelinlerine Çocuk kalbim dua ederdi türkülerle evimize gelen geçmişlerine Annemin sesiyle dinlemiştim bunlardan birini Hastane önünde incir ağacı, annem ağacı Doktor bulamadı bana ilacı, annem ilacı Doktor bulamadı bana ilacı, annem ilacı Baştabip geliyor zehirden acı, annem vay acı Garip kaldım yüreğime dert oldu, annem dert oldu Ellerin vatanı bana yurt oldu, annem yurt oldu İsmi neydi acaba hastane önündeki ağaca ağlayanın? Fikriye mi yoksa, Kiraz mı, Hacer mi, Fidan mı? Neydi çare bulunmaz hastalığı? Neden kimse yoktu? Neden kendi omuzladı baştabibin ona fısıldadığı acıyı? Yoktu bu sorularımın cevabı Belli ki kendiyle bir başına kalmış, ince ince yakmıştı bu ağıdı Mezarımı kazın bayıra düze, annem vay düze Yönünü çevirin sıladan yüze, annem vay yüze Yönünü çevirin sıladan yüze, annem vay yüze Benden selam söylen sevdiğimize, sevdiğimize Başını koysun karalar... Çocukken bi' tek ince hastalıktan ölünür sanırdım Dilini ve yönlerini bilmediğim bi' ülkede Metroların rüzgârlarında anladım hasretten de ölünebileceğini Ve gördüğüm her boş alana eksiksiz çizebileceğimi özlediğim her bi' şeyi Beni yabancı sayarken aslında bana yabancıların yüzlerinde tanıdım kendimle bir başıma kalmayı Çocukken bi' tek ince hastalıktan ölünür sanırdım Hasretten de ölünürmüş, anladım