Sakin göllerin kuğusuyduk Salınarak suyun yanağında Ve okşayarak nilüfer saçlarını gecenin Sonumuzun adım adım yaklaştığını görürdük Yarılan ekmeğin buğusuyduk Paylaşılan zeytin tanesinin Yüzümüze saldıran yağmur havanesinin Biz hep üşüyen burnumuzu Avcumuzda hohlayarak yürürdük Hiçbir hesabımız yoktu kimseyle Hiçbir aykırı yanımız, hiçbir yalanımız Gözüm yaşarıyor, yüreğim yanıyor Olmasaydı sonumuz böyle Biri saksımızı çiğneyip gitti Biri duvarları yıktı, camları kırdı Fırtına gelip aramıza serildi Biri milyon kere çoğaltıp hüzünlerimizi Her şeyi kötüledi, bizi yaraladı Biri şarabımızı döktü, soğanımızı çaldı Biri hiç yoktan vurdu kafeste kuşumuzu Ciğerim yanıyor, yüreğim kanıyor Solmasaydı gülümüz böyle Yüreğim kanıyor, ah gülüm Ciğerim yanıyor, ah gülüm Diyordun ki hani, ayıramaz ölüm Yüreğim kanıyor, ah gülüm İçerim acıyor, ah gülüm Olmasaydı bizim sonumuz böyle Dağlarda çoban ateşiydik Sarmalayarak acı bir sevda masalını Ve hıçkırarak hırçın rüzgârların kavalını Namlunun bağrımıza sinsice sokulduğunu bilirdik Ceylanın pınara inişiydik Vedalaşan birkaç damla gözyaşının Tenine kan bulaşan o masum çakıl taşının Oysa, biz dualarımızda hep Birbirimizden daha önce ölmeyi dilerdik Bazı sorumluluklarımız vardı hayata ilişkin Bazı basti sorularımız Anlaşılır bazı sorunlarımız Göğsüm daralıyor, yüreğim kanıyor İncinmeseydi gençliğimiz böyle Birer yolcuyduk aynı ormanda kaybolmuş Aynı çıtırtıyla ürperen birer serçe Hep aynı kaderde buluşurduk Sevmeye tutuklu gibi Birer tomurcuktuk hayatın kollarında Birer çiy damlasıydık Bahar sabahında, gül yaprağında Dedim ya, hiç yoktan susturuldu şarkımız Yüreğim kanıyor, yüreğim kanıyor Bitmeseydi öykümüz böyle