Ekmek Şarap Sen ve Ben Birde sabahın dördü Dışarda kar Odamız ılık Gözlerin ılık ılık damlarken boş kadehe Anlattın bana ağzı sarımsakı kokan bir çocukla yattığını Aşkı tattığını, karım dediğini ve aldattığını Kıskandım Gogeni Tahitilim Terlemiş vücudunu silerken Cüzzam mikrobunu ve yaktığı kulübesini Saçların bağlamıştı ellerimi muz kokulum Güneşi doğurmuştu ölü cisim Martı çığlıklarıyla bir sahil kayalığında Nefesin vücudumu yakıyordu yer yer Sam yelim Sahra-i kebirim Kahrettim her şeye o gün Babanın çarap çanağına, Gogen'e, kadere, sana, bana birde gittiğin arabanın tekerine Ne diyordum arkadaş... Diyordum ki ben bu zıkkımı içmek için içerim Ama içerken düşünmem neden içiyorum diye Daha sonra yaparım hayatın felsefesini Sırayla olurum Fatih, Selim, Kanuni Bazen kadın hamamında tellak... Bazen Cristof Kolomb Napolyon'ken düşünürüm elbede geçen günleri Timur'ken Beyazıt'ı yenişimi... Bir kere Aristo'nun hocası olmuştum Ona verdiğim dersle gurur duymuştum Bazen Jan Dark'ı kurtarmak için çalışan bir kahraman Bazen odunun ateşleyen bir cellat olurum Eğer daha da içersem Shaskespare halt etmiş derim karşımda Salyalı dudaklarımdan yayık sesimi dinlerim de İşte Mozart'ın aradığı melodi bu diye gülerim Enayiymiş be Platon... Bir içsinde görsün... Ne felsefesi varmış bu hayatın Anlasın geçmişi kınalı dünyanın kaç bucak olduğunu Islak kaldırımlarda yürürken acırım Önde yalpa vuran sarhoşun zavallı haline Ukalalık işte derim neme lazım senin Kendine bak; sende bir serserin bir sarhoş... Ve yavaş yavaş kaybolur acı kahkalarım Şehrin hizbe sokaklarında Yavaş yavaş kaybolur benliğim.